Kenan Handagić, Mimarlık alanında lisans eğitimi almış başarılı bir IUS mezunudur ve şu anda dünya çapında çok sayıda proje üzerinde çalışmaktadır.
Hikayesini aşağıda okuyun!
Mimarlık her zaman hayatımın bir parçasıydı. Babam mimar olduğu için küçük yaşlardan itibaren mimarinin güzelliklerini tanıma fırsatı buldum. Evde her zaman mimarlıkla ilgili ilgi çeken dergiler ve kitaplar bulabilirdim. Şehirlerin, evlerin ve iç tasarımın renkli resimleri hayal gücümü ateşlemişti. Babamsa benim için ilk mimar öğretmendi. Mesleki yönüm olarak mimarlığı seçmek benim için mantıklı bir seçimdi.
Mimarlık basit ve kolay bir çalışma değil; özveri, zaman ve fedakârlık gerektiriyor. Hocalarımızın bizden talepleri bazen anlaşılmaz ve soyut gibi görünse de onlar sayesinde çalışma ve öğrenme arzusunu dile getiren her öğrenci sonunda hedefine ulaşıyor. Bir mimarın projeyi başarıyla tamamladıktan sonra duyduğu gurur, yarın başka bir projeye başlamak için anlık bir istek oluşturuyor.
Açıkçası, ben hiçbir zaman odamda tek başıma oturup çalışmayı seven bir öğrenci olmadım, aksine, profesörün karşısına geçip tasarım hakkında konuşmayı, onların düşüncelerini, önerilerini dinlemeyi ya da fikirlerimi savunmayı seven bir öğrenci oldum. Onların derslerini dinlemek kafamda milyonlarca soru uyandırdı. Profesörler bir üniversiteyi üniversite yapan kişilerdir. IUS'un, kendilerinden çok fazla bilgi edindiğim son derece bilgili profesörlere sahip olduğunu söyleyebilirim. Ve bunun için onlara ayrıca minnettarım. Çalışmalarım sırasında edindiğim farklı kültürel geçmişlere sahip arkadaşlar, IUS'ta edindiğim en büyük değerlerden biridir. Tüm bu arkadaşlıklar, farklılıkları anlamamı ve onları takdir etmemi sağladı.
Eğitimim sırasında kariyer yolumu çizmeye başladım. Bulabildiğim her iş fırsatını değerlendirdim. İşlerin yoğunluğu veya ücretli olup olmadığı başlangıçta benim için önemli değildi. Sadece çalışmak ve becerilerimi geliştirmek istiyordum. Eğitimim esnasında yaptığım ve en sevdiğim projelerden biri Saraybosna'daki "Baklava dućan" idi. İç tasarımdan mobilya tasarımına ve iç unsurların üretimine kadar proje tümüyle kendim için büyük bir meydan okumaydı. Çok sayıda yorum aldım, bazıları tanınmış meslektaşlarımdan geliyordu, bu da beni çok gururlandırdı ve doğru yönde ilerlediğimi gösterdi. İç mekân tasarımı söz konusu olduğunda, en gurur duyduğum proje Saraybosna'daki Olimpiyat Oyunları Müzesi'nin iç mekân tasarımıdır. Harika insanlar ve harika profesyonellerle tamamıyla harika bir projeydi. Olimpiyat Müzesi'nin yeniden inşası 2 yıl boyunca üzerinde çalıştığım, bana çok şey öğreten ve bilgilerimi mükemmelleştiren bir projeydi. Saraybosna'nın bir vatandaşı ve şehrimize yapılan son saldırıdan sonra sadece yıkık, harap bir bina olarak hatırladığım bu binanın yakınında büyümüş biri olarak, yeniden inşaya katkıda bulunma fırsatı beni fazlasıyla gururlandırdı.
Tarihi objelerden başlayan yolculuğum beni sanayi ve üretime götürdü. Fabrikaların tasarımları üzerinde çalıştım ve bu tür tesislerin tasarım ve inşasına nasıl yaklaşılması gerektiğini öğrendim. Yolculuğumsa konaklama endüstrisi yönünde devam etti. Montenegro'daki Ritz Carlton, Montenegro'daki Swissotel, Bangkok'taki Four Season Hotel gibi otel projelerinde çalışmak ve dünyanın dört bir yanında bulunan tasarımcılarla işbirliği yapmak, farklı kültürleri inceleme ve tanıma anlarını takdir ettiğim noktadır. Bu benim için tüm süreçleri inanılmaz derecede kolaylaştırmıştı.
Oteller inanılmaz bir organizasyon gerektirmekte, bu sayede tasarım yönetimi ve proje yönetimi ile ilk kez burada tanıştım. Mimarlık alanımda yeni bir sayfa. Organizasyon becerisine, sorunları ortaya çıkmadan önce öngörmeye âşık oldum. Yüzlerce mühendisin katıldığı ve her birinin küçük bir çark olduğu, onlar olmadan projenin ilerleyemeyeceği büyük projelerde çalışmak harika bir deneyimdi. İşin en iyilerinden bir şeyler öğrenme fırsatım oldu. Bir başka yol ise beni perakende sektörüne götürdü, bu da benim için yeni bir bölüm ve yeni zorluklardı. Dünyanın en büyük süpermarket zincirlerinden biri olan Lidl, bana Bosna'daki mağazalarını geliştirme şansı tanıdı.
Mimarinin bu kadar geniş olması ve her segmentte bulunması oldukça şaşırtıcı. Bir apartman, bir ev, bir sanayi tesisi, en lüks otel, bir hastane, bir süpermarket ve hatta tüm şehrin organizasyonu; hepsinin tek ortak noktası ise insanlar. Onların hareket etmelerini, çalışmalarını, nihayetinde hayatlarını kolaylaştırmaktır mimarın amacı. Bir mimara ihtiyaç duyulmasının sebebi budur ve her mimar bu gerçekle gurur duymalıdır. En sevdiğim şey, mesleğimin en sevdiğim hobim olan seyahat etmeyle doğrudan ilgisinin olmasıdır. Biri olmadan diğeri olamaz. Seyahat etmek için her fırsatı değerlendiriyorum; özellikle karavanımla seyahat etmekten keyif alıyorum, bu da bir mimarın bilgi birikimini uyguladığım bir başka bölümdür. Hayatı 4 metrekarede organize etmek kulağa inanılmaz gelmiyor mu.